İdari Yargıda İptal ve Tam Yargı Davaları
- Av. H. Aslıhan Er

- 1 May 2020
- 2 dakikada okunur
Geçmişten bugüne idare, toplumun ortak yararına yerine getirilmesi gerekli birtakım görevler yüklenmiştir. Bu görevlerin yerine getirilmesi için bir takım yetkilerle donatılmıştır. Bu yetkileri genel olarak kamu gücü olarak tanıyoruz (Sabri Çoşkun-Müjgan Karyağdı, İdari Yargılama Usulü, Seçkin Yayıncılık, sf.87.) İdari yargı, ise İdarelerin kamu gücünden doğan her türlü işlem, eylem ve kararlarından doğan uyuşmazlıkların çözüme ulaştırıldığı yargı koludur. Diğer bir anlatımla, İdarî yargı; genel manasıyla idarenin, idare hukukunca düzenlenen eylem ve işlemlerinden doğan uyuşmazlıklarına bakan, adlî yargının dışında kendine özgü kuralları ve yargılama yöntemleri olan ayrı bir yargı düzenidir (GÖZÜBÜYÜK, A. Şeref, Yönetsel Yargı, Güncelleştirilmiş 26. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara 2007, s.5.). Uyuşmazlıkların çözümünde başta Anayasa, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Hakkında Kanun, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu, 2575 sayılı Danıştay Kanunu olmak üzere çeşitli mevzuat hükümleri dikkate alınır. İdari dava türleri, 2577 sayılı Kanun’un 2. maddesinde: a. İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları, b. İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c. Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar. şeklinde açıklanmıştır. İşbu araştırmamızda, “iptal” ve “tam yargı” davalarına ilişkin detaylı bir inceleme yapılmıştır. 2 Özetle idari davalar: idarenin, idare hukukuna dayanarak yaptığı idari işlemler, idari sözleşmeler ve eylemler ile adlığı kararlar nedeniyle yönetilenler tarafından idare mahkemelerinde açılan ve bu mahkemeler tarafından incelenip karara bağlanan davalardır. İdari yargıda davalar görülürken esas olan belli ilkeler mevcuttur. Bu ilkelerden kısaca bahsetmek gerekir ise: Yazılı Olma İlkesi: İdari yargılama usulü başta yazılılık ilkesine dayanır. Dava konusu idari işlem, bir yazılı belgedir. Doğrudan Araştırma İlkesi: İdari Mahkemeler, tarafların iddia ve savunmaları ile bağlı değillerdir. Mahkemeler, kararlarını oluştururken, takdir edip değerlendirir. Eşitsizlik İlkesi: İdari yargılama usulünde, davalı her zaman bir idaredir. Davacı, idare karşısında güçsüz taraftır. İdari yargıda bu eşitsizlik gözönünde bulundurulur. Yine, bu uyuşmazlıkların çözümünde İdare ve Vergi Mahkemeleri, ilk derece mahkemesi sıfatıyla görevli olarak belirlenmiştir. Üst derece mahkemeleri ise Bölge İdare Mahkemeleri (istinaf mahkemesi) ve Danıştay (temyiz ve bazı davalarda ilk derece mahkemesi)’dır. 2575 sayılı Kanun’un 1. maddesinde: “Danıştay, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş Yüksek İdare Mahkemesi, danışma ve inceleme merciidir.” denilmektedir. Ancak, 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 24. maddesinde, Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak baktığı ve karara bağlandığı davalar sayılmıştır. Buna göre: a. Cumhurbaşkanı kararlarına, b. Cumhurbaşkanınca çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri dışındaki düzenleyici işlemlere, c. Bakanlıklar ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemlere, d. Danıştay İdari Dairesince veya İdari İşler Kurulunca verilen kararlar üzerine uygulanan eylem ve işlemlere, e. Birden çok idare veya vergi mahkemesinin yetki alanına giren işlere, f. Danıştay Yüksek Disiplin Kurulu kararları ile bu Kurulun görev alanı ile ilgili Danıştay Başkanlığı işlemlerine karşı açılacak davalarda, Danıştay İlk Derece Mahkemesi olarak görevlendirilmiştir.
